Biraz mı, bariz mi?
Sitemizin sevilen yazarlarından Ant İpek, takımımızı değerlendirdi.  
Webaslan.com
Biraz mı, bariz mi?
Deplasmanda oynanan Fenerbahce maçlarını ancak iki türlü analiz etmek mümkün. İlki ve daha geçerli olanı. Yıllardır orada olanlar, olmasına izin verilip müsamaha gösterilen hareketler, bunun saha içine ve tribünlere yansımaları. İkinci bakış açısı da sahada oynanan oyun.

Rakip yıllardır bu oyunu sahadaki mücadeleden saha dışına çekme konusunda önemli başarılara imza attı. Bugün geldiğimiz noktanın ilk kıvılcımı 8 yıl önce Ali Aydın’ın 9’a 9 bitmesi gereken maçı 11’e 7 bitirerek başlattığı maçta başlamıştı ve her geçen gün şiddetini arttırarak devam ediyor. Gerçeklerin üstü sıvanarak sunulmaya devem ediliyor.

Maç başlamadan önce Arda ısınırken; mecburiyetten rakip oyuncuların kenarından geçerek bizi selamlamaya geliyor. Sen misin aramızdan geçen, al sana tahrik edici bir darbe. Ey Uğur sen misin 3 yıl kaptanlığını yaptığın, şimdi senin kaptanın olan can yoldaşın, arkadaşın Arda’ya sahip çıkan. Al sana da bir yumruk, yaka paça aşağı indirilmeye mahkumsun. Orada ısınmayacaksın, orada taraftarını selamlamayacaksın. Orası onların, izin yok. Kalpleri sadece sarı-kırmızı için çarpan 2525 Aslan’a "uslu durun, çok bağırmayın, usluca yenilirseniz yenilirseniz size biskuvi var diyeceksin". Bu nasıl bir mantık, bu nasıl bir çelişki? Spor bunun neresinde?

Bıktık artık sizin yalan dolan kokan centilmenlik gösterilerinizden. Daha 3 ay önce sizi tanımasa da 3 ayda saha içi yapılması gereken çirkeflikleri bir anda öğrettiğiniz yabancı oyuncularınızdan, milli takımdan arkadaşız diye sahada arkadan tekmeyi basıp basıp kart görmeyeyim diye yalandan özür dilemelerinizden. Yan hakemin kafası yarılmasına rağmen maçın başlamasına, Arda’yı koruyan Uğur’u yaka paça yere indirilmesine rağmen O’nu indirenlere hiçbir yaptırım uygulanmamasından cüretlenen Emre’nin daha 41. saniyede direkt Baros’un ayağını 2 yerinden kıracak kadar umarsızca sallayacağı tekmelerden. Emre biliyor ki daha ilk dakika ve kırmızıyı bırak; sarı bile çıkmayacak. Hatta ve hatta Baros’un ayağını kıramazsa faul bile verilmeyecek. Basıyor tekmeyi, ne olur ki. Kart durumuna göre maç içinde de Ayhan’a da atarım bir-iki tekme diyor. O’nu çıldırtırım diyor. Ayhan’dan her pozisyondan sonra, Baros’tan ise maçtan sonra özür dilerim, olur biter diyor. Hatta ve hatta hastaneye bile giderim diyor içinden.

Rakip sahaya 4-4-1-1 çıkmıştı. Bizse kabaca 1 Elano olacak şekilde 4-2-1-3. Bu dizilişle rakibin orta dörtlüsüne üstünlük sağlamak için Arda ve Elano’nun daha geriye gelip Ayhan’la Mustafa’nın işini kolaylaştırmaları ve aynı zamanda topu oyuna rahat sokabilmemiz için Leo’dan top istemeleri gerekiyordu. İkisi de bu iki konuyu da beceremediler. Üzülerek söylüyorum Kaptan Arda A takımda geçirdiği bu 4. sezonda bugüne kadarki en kötü oyununu Fenerbahçe karşısında oynadı, Elano alması gereken sorumluluğu almadı. Mustafa top yapma konusunda geri dörtlüden sadece bir nebze iyi olduğu için bu sorumluluğun altına giremedi. Geriye kaldı 32’lik Aslan Ayhan. Geri geldi, ileri gitti. Hareketli oynadı, aldı verdi.

Rakibin (biraz) faul yapıp Baros’u 2 ay devre dışı bırakırken sonra (biraz) ofsayt olan pozisyondan ürettiği golle öne geçmesi ile oyun iyice bizim sahamıza yıkıldı. Aslında "bariz" olan pek çok gerçek "biraz"a dönüştürüverildi dün yine.

Oyunun ilk yarıda sahamıza yıkılmasınında nedeni çok basit aslında; başta Mustafa olmak üzere hemen hemen tüm oyuncularımız ikinci golü kalemizde görmeyelim diye ileride basmadılar. Arda veya Keita kanatta topla buluşunca olması gereken üçgeni oluşturacak olan adam Elano idi. O da Mustafa’ya ayak uydurdu; ortadan pek ayrılmadı. Nonda kendine ancak orta yuvarlağın rakip tarafında buluşturulan topları ezdi tutamadı ve Keita ile üzerine giderek hataya zorlamamız gereken rakip sol stoper Bilica orta sahadan sağ ayağının içi ile defalarca topu Kazım’a doğru rahatlıkla şişirebildi. Rijkaard kendi sistemini rakibe dikte ettiremediğini anladığında ortayı kalabalık tutmalı idi. Madem rakip dörtlü orta sahayı tercih etti ve bunu sana dikte ettiriyor biz de gayet güzel bu sisteme geçebilirdik (Trabzon maçında bunu gayet güzel gerçekleştirmiştik). Kewell ilk 11’de olmalı idi dün; büyük oyuncular büyük maçlarda daha iyi oynarlar. Barış veya Mehmet rakibin direncini kırabilir, ortada basabilirdi. 10 kişi kaldıktan sonra Gökhan-Mehmet değişikliği olabilirdi. Mehmet hem Servet’in yanında stoper oynar; hem de ileri çıkabilirdi.

Maçın ilk yarısında Keita’ya atılan cisme gelince. Bugün basında yazılanları okuyun çoğunluğu "ya daha kötü bir şey olsa, Keita’nın gözü çıksa" gibi akıldan ve mantıktan nasibini almamış yorumlara rastlayabilirsiniz. Keita’nın Allah vermesin o pozisyonda gözü çıksa "Allah’tan Keita ölmedi" diye yazar bu zihniyet. Keita, hakemin aklına başına getirmek için yaptığı akıl dolu topu alıp taşımasına rağmen hala gerçekler konuşulmuyor, konuşulamıyor.

Konuşulan tek şey var; "bariz" olan her şeyin "biraz" olduğu yalanı.

 

Webaslan mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Puan Durumu Fikstür
Bizi Takip Edin :
Webaslan Google+ Webaslan Facebook Page Webaslan RSS Webaslan iPad Webaslan Mobil
En çok okunan haberler